29 Aralık 2017
Sayı: KB 2017/50

Saldırı furyası 2018’de de sürecek
Dinci-gerici iktidarın 2017 yılı icraatları
Tek tip elbise dayatmasına karşı tutsaklarla dayanışmaya
Kimin için kamu düzeni ve güvenliği?
Kalkınma Ajansları gerçeği - 2
Taşerona “kadro” düzenlemesi yasalaştı
TOMİS Genel Kurulu Sonuç Bildirgesi
2017’de işçi ve emekçi eylemleri
2017 işçi sınıfı için sert bir mücadele yılı oldu!
İstanbul’da ihraçlara karşı direniş 45. haftasında
OHAL’iniz de KHK’larınız da düzeninizi kurtaramayacak!
Taşeron işçileri olarak AKP’nin yalanlarına kanmayacağız!
Büyük madenci yürüyüşünün 27. yılı
Patrona kreş teşviği, işçiye aldatmaca
‘İstanbul gençlik meclisi’ kurultay gündemiyle toplandı
Güney Kürdistan’da protesto gösterileri
“Sıradan insanların, sıradan insanlarla birlikte sıradan insanlar için yaptığı devrim”
Katil devlet suçunu gizlemeyecek kadar pişkin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Taşerona “kadro” düzenlemesi yasalaştı…

Söylenen başka, gerçek başka!

 

AKP iktidarı tarafından hazırlanan ve geçtiğimiz günlerde içeriği sunulan taşeron düzenlemesi KHK yoluyla yasalaştı. Böylelikle AKP’nin “Taşerona kadro” masalına bunca yıllık oyalamadan sonra el çabukluğuyla nokta koyuldu. “Tek adam” otoriterliğinin yeni bir örneği olarak, ne Üçlü Danışma Kurulu’nu ne de Ekonomik ve Sosyal Konseyini, -ki hepsi de sermaye devletinin tanımlı kurumlarıdır- toplamadan ve meclise taşımadan sorunu “çözdüler.”

Düzenlemenin meclisten değil de KHK yoluyla çıkarılmasının gerisindeki nedenlerden biri de, fazla tartışılmadan, içeriği muhalif eleştirilere uğramadan ve sendikaların konuyla ilgili görüşleri gündeme gelmeden hızlıca konuyu kapatmaktır. Zira hazırladıkları taşeron düzenlemesine bakıldığında vaat edilenle gerçekte olan arasında bariz farklar bulunmaktadır. Öte yandan, bu düzenleme OHAL döneminde KHK ile yapıldığı için Anayasa Mahkemesi’ne gitme yolu da baştan kapatılmaktadır.

900 bin işçiyi ilgilendiren taşeron düzenlemesi son haliyle taşeron işçileri için tam bir aldatma demektir. Bu nedenle beklenti içinde olan işçiler ciddi hayal kırıklıkları yaşadı. Şöyle ki, kadrolu işçi olma hakkı sadece merkezi yönetim kapsamındaki genel bütçeli idareler, üniversiteler, hastaneler ve üst kurullarda çalışan 450 bin işçiyi etkiliyor. Ancak bu işçiler kadroya geçse de, mevcut kadrolu işçilerle aynı ücretleri alamayacaklar. Şu an aldıkları maaşla kadrolu işçi statüsüne geçecekler. Sadece 52 günlük bir tediye hakkı dışında, diğer kadrolu işçilerle aynı işi yapsalar da eşit koşullarda çalışmayacaklar. Onların faydalandığı toplu iş sözleşmesinden gelen diğer hakları da alamayacaklar. Öte yandan, işçiler kadrolu olmak istiyorlarsa daha önceden açtıkları kazanılmış ve halen süren davalarından vazgeçmek zorunda.

Her ne kadar Çalışma Bakanı “şartsız” alımdan bahsetse de kadro koşulları bitmiyor. İşçilere güvenlik soruşturması-arşiv araştırması ve sınav koşulu da getiriliyor. Sınavın merkezi değil ilgili idare tarafından sözlü ya da yazılı yapılacağı belirtilmektedir. Bu hangi işçinin kadroya alınıp alınmayacağında AKP’ye yakınlığının ya da karşıtlığının etkili olacağı demektir. Şimdiye dek yaşanan örnekler ortadadır. Güvenlik soruşturması da ucu açık bir şekilde uygulamaya müsaittir. İşçiler il emniyet müdürlüklerinin yaptığı güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasından geçeceklerdir. Son dönem sıkça yaşandığı gibi sosyal medya paylaşımları bile güvenlik soruşturmasına takılıp, “suçlanma” nedeni olduğu düşünülürse çoğu işçinin önüne çeşitli dosyalar gelebilir. Ayrıca işçilere getirilen zorunluluklardan biri de “affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, anayasal düzene ve bu düzenin isleyişine karsı suçlardan mahkûm olmama” koşuludur. Bu yönleriyle pek çok işçi kadroya alınmayabilir ve mevcut işlerini bu şekilde yitirebilir. Aynı şekilde emekli olup çalışmaya devam eden işçiler ya da emekliliğe hak kazanmış olup henüz emekliye ayrılmayan işçiler kadroya alınmayacağı için, mevcut işlerinden de olacaktır.

Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) ve bağlı ortaklıklarında çalışan taşeron işçileri ise kapsama alınmadılar. Öte yandan “Taşerona kadro” vaadi fazlaca propaganda konusu edildiği ve “taşeron sistemini kaldırıyoruz” yalanıyla birlikte sık kullanıldığı için özel sektörde taşeronda çalışan işçilerde oluşan beklenti de boşa düştü.

Belediyeler, il özel idareleri ve bağlı kuruluşlarda çalışanlar ise kamu işçisi olarak kadroya alınmayacak. Şu anki konumları için değişen sadece özel idarelerin ve belediyelerin bünyesinde kurulacak iktisadi teşekküller yani belediye şirketi bünyesinde çalışıyor olmaları olacak. Bu da sadece “personel çalıştırılmasına dayalı hizmet alım sözleşmeleri kapsamında çalıştırılanlar” için geçerli olacak. Yani anahtar teslimi ihale yoluyla kamudan iş alan şirketlerde çalışanlar kadroya alınmayacak.

Taşeron düzenlemesinde yer alan diğer düzenlemelerle 4/C statüsünün tamamen kaldırılarak bu statüde çalışanlar 4/B sözleşmeli personel statüsüne geçirilecek ve 5 ay 29 gün çalışan mevsimlik geçici işçilerin çalışma süreleri 4 ay uzatılacak, ancak geçici işçi olarak kalacaktır. Bu düzenlemelerle işçilerin yine güvenceli bir iş talebi yerine getirilmemiş olmaktadır.

İşçiye mağduriyet, patronlara tazminat!

Açık ki AKP, işçileri değil, bu süreçten etkilenebilecek taşeron patronlarını daha çok düşünüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu; “Taşeron düzenlemesini iyi niyetle yaptık. Bu süreçte kimsenin mağdur olmasını istemiyoruz. Hiçbir firmamızın mağdur olmasını, kapanmasını arzu etmeyiz” demektedir. Taşeron firmalarına gerek fesih edilen sözleşmelerden kaynaklı tazminat ödeneceğini gerekse bu firmaların kamu kurumlarına ait işlerin yürütülmesinde kullandığı taşınırlar ile tüketim malzemelerinin, ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından satın alınmasına veya kiralanmasına imkân sağlayacaklarını belirtmektedir. Böylelikle AKP, esasta taşeron işçilerini değil patronlarını düşündüğünü bir kez daha göstermiştir.

 

 

 

 

Star Rafineri’de iş durdurma ve işten atma

 

Aliağa’da neredeyse yarım ada diyebileceğimiz bir alanda devam eden SOCAR’a ait Star Rafineri, işçi sömürüsü üzerinden büyümeye devam ediyor. 4 taşeron ana firma ve bu firmaların altında bulunan 100’den fazla taşeronla tam bir sömürü cehennemi olan bu alanda sürekli maaş ve sosyal haklarda sorunlar yaşanıyor.

4 ana firmadan biri olan İlk İnşaat aylardır işçilere maaşlarını geç yatırıyor, defalarca bu konuda işçilerin yaptığı uyarıya rağmen yönetim ciddiye almamakta diretti. Bunun üzerine Ege İşçi Birliği aracılığıyla bir araya gelen işçiler biriken maaşların ödenmesi, bundan sonra maaşların geciktirilmemesi ve tüm ödemelerin bordroya yansıtılması talebiyle bulundukları ünitelerde çoğunlukla üretimi durdurdular.

İş bırakma eylemi sonucunda tüm alt taşeronlar maaşları yatırdı. Diğer yandan Ege İşçi Birliği’yle (EİB) ilişki kurdukları bahanesiyle işçilere tehditler savuran patron 21 Aralık akşamı 20’ye yakın işçiyi işten çıkardı. Atılan işçilerin büyük çoğunluğunun içeride yaşanan haksızlıklara karşı duran öncü işçiler olduğu bildirildi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Ege İşçi Birliği, işçilerin birlik olmasının kaygısıyla saldırıya geçen İlk İnşaat’ın hazırladığı listelere ve önceden planladığı kıyımı öne çektiğine dikkat çekti.


 
§